''Çoktanrılı olan Sümer dininde, özellikle büyük tanrıların mabetlerindeki isteyen kadınların kutsal görevlerinden biri de tanrının gelini olarak 'genel kadın' lık yapmak. Diğer rahibelerden ayrılması için de başlarını örtmeleri gerekirdi...''
İşte türbandaki bu tarihsel kökenin ilerleyen çağlardaki serüveni ise şöyleymiş: ''Çok sonra İÖ 1600'lerdeki Asur kanunlarında evli ve dul kadınların da başlarını örtmesi şart koşularak, yasal s e k s yapan mabet fahişeleri gibi kabul edilmişler. Bu gelenek önce Yahudi kadınlarına, sonra da İslam kadınlarına uygulanmış.''
Laiklik ve örtünme
Büyük kanlar dökülerek, olmazları olur yaparak bugüne getirdiğimiz Cumhuriyetimizin geleceğinin kadınlarımızın başını bohçalayan bir bez parçasına bağlanması, beni ve benim gibi düşünenleri son derece üzüyor. Bunun üzerinde 1980 yılından beri durmuş, sakıncalarını ilgililere mektuplar göndererek, telgraflar çekerek, gazetelerde yazarak anlatmaya çalışmıştım. Hatta mahkemelere verileceğimi düşünmeden örtünmenin mabet fahişeliğinden geldiğini çeşitli yerlerde belirttim. İlişikte kopyasını sunduğum 1985 deki YÖK kararı beni isyan ettirmiş ve hemen tepkimi mektupla bildirmiştim. Ne yazık ki aldırış eden olmadı. Bu tepkilerimin bir kısmı “Vatandaşlık Tepkilerim” adlı kitabımda yayımlandı.
1- Ateş bacayı değil evi sardı artık. Bu başı bağlılar üniversiteye girerse liselerde, ilkokullarda da başlayacak hemen. Bu ancak yeni fark edilmeye başladı. Önce yapılacak şey bence: Laik devletin kurumlarına din kıyafeti ile girilemez şartı kat’i olarak konulmalı. Bu ayni zamanda İmam Hatip kızlarına da tatbik edilmeli. Kuran kurslarında küçücük kızların başları örttürülüyor. Oradan İmam Hatiplere geçiyorlar, Üniversiteye gelince olamaz! Bu da doğru değil. Ya kızların o okula gitmesi önlenmeli ya da girenlerin başları örttürülmemeli. Zararın neresinden dönülürse kardır, diyerek hemen başlamalı.
2- Kuran kurslarına kimse aldırmadı. 3000 fakir kızı üç yıl parasız yatılı okutan bir yığın kuran kurslarından siyasetçilerin, eğitimcilerin, aydın geçinenlerin, yerel idarelerin, gazetecilerin haberi olmadı. Bunlar parayı nereden buluyor, bunları kimler besliyor, arayan soran yok. Fakir insan gününü kazanmaya bakıyor, nerede yararı varsa oraya dönüyor. Köy Enstitülerin korumaya aldıkları çocukları şimdi onlar alıyorlar. Birincisi ülkeyi çağdaşlığa taşıyacak, gençler yetiştiriyordu. Bunlar Cumhuriyeti yıkacak, memleketi geriye götürecek nesiller yetiştirmekte. Bugün bu kurslar mahalle aralarına da girdi. Ve mahallede çocuğunu ona göndermeyen kınanıyor ve mecbur ediliyor. Burada başlarını örtmeyenlerin saçlarının ahrette yılan olup başını saracağı korkusu veriliyor çocuklara. Yazık değil mi bunlara.
3- Okula gitmeyen, devlet kurumunda çalışmayanların başlarını örtmesine kimse karışamaz. Bunların çoğu da aile baskısı, mahalle baskısı ve koca baskısı ile veya para ile örtünüyor. En önemlisi bunun okullara sıçramaması. Bir sıçrarsa bir daha önü alınmaz.
4- Laik devleti temsil eden, kendileri modern giyimli beylerin eşlerinin de başları bohçalı resmi ziyaret yapmaları önlenmeli. Başlarını açmayacaklarsa Erbakan’ın söylediği gibi evlerinde otursunlar. Onlar öyle çıkarlarsa artık gerisi çığ gibi gelir. Olmaz diyenlerin alnını karışlarım. Şimdiye kadar kimisi hoşgörü, kimisi demokrasi diyerek bunların yolunu açanlar tehlikeyi ne yazık ki görmediler. O bez parçasının arkasında koca bir Cumhuriyetin yıkım planları olduğunu, din devletinin de kurulma temelleri atıldığını hala algılamayan aymazlar, gafiller, hainler var. Hele “Onlar öyle gezer, biz böyle gezeriz” diyen o zavallı, budala kadınlara şaşıyorum. Seni öyle bırakırlar mı acaba!! Örtünenleri namuslu, dindar bulanlar ve örtünmeyene diş bileyenler, namus, din uğruna, kardeşlerini, kızlarını öldürenler fırsat bulunca sizi de öldürecek, taşlayacaklardır. Hiç kuşkunuz olmasın. İlginç olanı kadınlar hep erkeklerin isteklerine alet olmuş, erkekler onların sırtlarına basarak istediklerini yapmışlardır.
Önderimiz yüce Mustafa Kemal Atatürk ile uyanan kadınlarımız artık kendi ayakları üzerinde durarak kimseyi sırtına bindirmeden devrimlerimizi korumak için canla başla çalışmaktadırlar. Hedefimiz özgürlüğümüzü, haklarımızı ve laikliği bir bez parçasına kaptırmadan çağdaşlık yolundaki bütün engelleri aşmaktır. Ne yazık ki bunda çok geç kalındı. Nasıl önüne geçilecek bilemem.
Muazzez İlmiye Çığ